Ören sahilinde, belediye parkının biraz ilerisinde yer alan çarşısının hemen girişinde Atölye Keramos’un standı yer alır. Her biri el emeği olan rengârenk ürünler, sizi bambaşka hayal dünyalarına sürükler. Çocukluğunuz, gençliğiniz, bugünün ihtiyaçları ve yepyeni fikirler arasında dolanırken bulursunuz kendinizi. Bazı şeyler bunu nasıl yapmışlar diye düşündürürken, bazı şeyler sizi kendine hayran bırakır.
Bu kadar yoğun bir emeğin harcandığı bu işlerin arkasında kimler olduğunu merak ettik ve bu isimsiz kahramanların kimler olduğunu öğrenip sizlerle paylaşmak istedik. Ricamızı kırmadılar ve bir araya geldik.
Sorularımızı Atölye Keramos adına, kurucularından Ayşe Güzide Çereren yanıtladı.
Atölye Keramos nasıl kuruldu?
Çalışmalara 3 yıl önce Halk Eğitim’in açtığı bir kursla başladık. Şu anda birlikte olduğumuz arkadaşlarımın büyük bir kısmı ile o kursta tanıştık ve yaptıklarımızın birçoğunu orada birlikte öğrendik. Sonra bunu geliştirdik. O ilk yıl çok hevesliydik ve o kadar çok malzeme üretmişiz ki bunları değerlendirelim diye düşündük. Atölye fikri de oradan gelişti. Ören’de yaşayan ve üretimi yaşamlarının bir parçası haline getirmiş insanların bir araya geldiği, hediyelik eşyadan, dekorasyon ürünlerine, mobilya yenilemesinden günlük hayatta kullanılacak eşyalara kadar geniş bir yelpazede el emeği ürünleri kâr amacı gütmeden üretecek bir atölye kurduk.
Çiler, Çiğdem, Gönül, Neşe ve Hatice arkadaşlarımla bu yola çıktık. Kendi imkânlarımızla yer aradık, biraz ekonomik olarak da zordaydık. Tam istediğimiz gibi bir yer olmayınca kurulma sürecimiz de biraz uzadı. Sonunda 2017 Kasım ayında atölyemizi kurduk. Sağolsun Milas Belediyesi bize bir semt evi bünyesinde çalışabilir misiniz diye bir öneriyle geldi. Atölye Keramos, böylece Milas Belediyesi Ören Semt Evi ile birlikte çalışmaya başladı.
Bu çok önemli bir gelişme. Belediye’nin desteği ve Semt Evi’nden biraz bahseder misiniz?
Arkadaşlarla birlikte bu atölyeyi kurma fikri geliştiğinde, bunu Ören’de yakın gördüğümüz arkadaşlarımıza ilettik. Bunlardan biri de Meclis Üyesi olan arkadaşımız Mehmet Yılmaz oldu. Onun aracılığı ile projemizi belediyedeki arkadaşlarımızla paylaştık. Çok güzel olabileceğini söyledi duyan herkes. Sonra Belediye Başkan Yardımcısı Zeynep Çınar ve yine Belediye Başkan Yardımcısı Faik Karagöz de projemize çok sıcak baktılar. Bize bir öneri getirdiler. Biz Ören’de bir Semt Evi açalım ve siz bu Semt Evi bünyesinde atölye olarak çalışın fikrini sundular. Bu Belediye Başkanımız Muhammet Tokat tarafından da kabul gördü. Ondan sonra hemen bize yer aramaya koyuldular. Köyün içindeki eski belediye binasında, daha önce kütüphane olarak kullanılan büyükçe bir alanı yeniden düzenlediler. Boyasını badanasını yaptılar, yerlerini hazırladılar, elektriğini, suyunu çektiler. Semt Evi olarak, açılışa hazır hale getirdiler.
Atölye Keramos olarak biz, burasının gerçek bir semt evi kimliğini kazanmasını, sadece bizimle sınırlı kalmamasını istiyoruz. Mesela Milas’ın en güzel halı ve kilimleri burada Ören’de dokunur. Neredeyse Ören’de halı dokumayı bilmeyen kadın yok gibidir. Ama tüccarların elinde kalmış bir mekanizma bu. Bunun geleneksel el sanatlarımızın bir parçası olarak gelişmesini istiyoruz.
Kasım 2017’den bu yana neler yapıyorsunuz?
Üretimlerimizi genelde kış aylarında gerçekleştiriyoruz. Geçen Kasım ayından beri çok çalışıyoruz. Temmuz’a kadar durmadan çalıştık. Çok şey ürettik: Ahşap boyama tepsiler, kutular, duvar süsleri, panolar, aynalar, bahçelere asmak için boyanmış kabaklar, yine balkonlarda ve odalarda kullanılabilecek ufak tefek objeler gibi... Bu tip şeyler yapıyoruz. Rölyef de bunlardan biri. Bu konuda Ören’deki en başarılı insanlar olduğumuzu da düşünüyorum. Oldukça güzel rölyefler ürettik. Yani biz sanat adına, hobi adına ne varsa yapmak istiyoruz. Böyle de bir arsızlığımız da var yani. Her şeyi yapmak, üretmek istiyoruz.
Deri ve çiniyi yine Halk Eğitim’in açtığı kurslarda öğrendik. Biz kadrolu kursiyer gibiyiz. Hangi kurs açılırsa açılsın onlara gidiyoruz.
Atölye çalışmalarınıza bugüne kadar kimler katıldı?
Kışın ilkokul öğrencileriyle bir iki çalışma gerçekleştirdik. Mesela Anneler Günü’ne özel bir çalışma yaptık. Anneleri için kendi elleriyle hediyeler yapmalarında yardımcı olduk. Öğrenciler, öğretmenleri eşliğinde geldiklerinde onlara objeler verip, nasıl boyayacaklarını, nasıl koruyacaklarını gösterdik. Sonunda da güzelce paketleyerek ailelerine götürmelerinde aracılık ettik.
Bunun dışında her kim, bizim yaptığımız atölye çalışmalarıyla ilgili ne öğrenmek istiyorsa, geldiklerinde onlara ücretsiz bir şekilde öğretiyoruz. Onlara yardımcı oluyoruz. Yaptığımız işler bunlar genelde. Ve katılımın daha da yüksek olmasını istiyoruz. Yaz döneminde atölyemiz yine açık. Sahilde bir satış yerimizin olmasına rağmen atölyemizi açık tutuyoruz ve orada tatilde olan ilkokul öğrencileriyle bazı boyama çalışmaları yapıyoruz. Onlar genelde taşları boyamak istiyorlar. Taşlarını getiriyorlar. Biz onlara boyalarını veriyoruz, fırçalarını veriyoruz. Onlara nasıl yapılacağını gösteriyoruz. Bunları da sürekli devam ettirmek istiyoruz.
Yeni hedefleriniz neler? Neler üreteceksiniz önümüzdeki süreçte?
Atölye Keramos'ta genel olarak; ahşap boyama yapıyor, deri çantalar üretiyoruz. Taş boyama ile çok değişik dekoratif ürünler hazırlıyoruz. Özellikle çini işini geliştirmek istiyoruz. Ama bunun için de bir sponsora ihtiyacımız var. Çünkü biraz maliyetli bir iş… Fırın maliyeti var. Fırınımız olduğunda çini işine girip, Türkiye’de seramiğin ilk yapıldığı yerlerden biri olan ve tarihi adı olan Ceramos’un da oradan geldiği var sayılan bir yerdeyiz. Ve bunu burada geliştirmiş olmak istiyoruz. Onun için çaba sarf ediyoruz. Bir fırın aldığımızda çini ve seramik işine daha çok ağırlık vermeyi planlıyoruz.
Seramik ve çini boyama işi olursa büyük bir iş olur diye düşünüyoruz. Çini meselesini sadece hediyelik bir şeyler üretmek dışında farklı alanlara da taşımak istiyoruz. Bu konuda ciddi bir sürü projemiz var.
Ayrıca biraz evvel değindiğim gibi bölge için halı, kilim de çok önemli. Eğer Semt Evi’ne bir tezgâh kurulabilirse halılar kilimler dokunsun, hediyelik heybe, sandalye minderi gibi malzemeler üretelim, bunları deri gibi başka malzemelerle bir arada değerlendirelim istiyoruz. Daha da önemlisi bu ürünler Ören adına çıksın istiyoruz.
Tüm işleriniz el emeği. Ciddi bir uğraş gerektiriyor değil mi?
Bu işe bir kazanç bekleyerek girmedik. Ufak tefek cep harçlığı çıkıyorsa o da iyi. Sevilmeden yapılabilecek bir iş değil zaten. Mesela bir arkadaşımız yarım gün çalışıp, daha sonra gelerek bu faaliyetlere katılıyor. Diğer arkadaşlarımız emekli ya da ev hanımı. Yaş ortalamamız biraz yüksek ama onu karıştırmayalım istersen.
Üretiyoruz, üretmekten zevk alıyoruz. Ürettiğimiz zaman kendimizi mutlu hissediyoruz. Hatta öğrendiklerimizi bir başkasına öğretmek daha da hoş oluyor.
Halk Eğitim'de deriden çanta yapmayı bu yıl öğrendik. Çiniyi geçen yıl öğrendik. Daha önce ahşap boyamayı öğrendik. Artık ne açarlarsa öğreneceğiz yani. Rölyef yapmayı da geçen sene öğrendik. Bu konuda güzel şeyler üretiyoruz. Ancak biraz pahalıya mal olduğu için satışı biraz zor oluyor ama yine de zevkle yapıyoruz. Biz artık işin masrafından geçtik. Aman para mı kazanıyoruz, kazanamıyor muyuz, bunları da geçtik. Biz boyayalım, yapalım, üretelim sonra insanlar bunları beğensin, almasalar da geçerken baksınlar, görsünler aman ne güzel olmuş, ellerinize sağlık desinler, bunlar bile hoşumuza gidiyor.
Sergi yeri ya da atölyedekiler dışında görme şansımız olmadığı başka üretimleriniz var mı?
Önceler küçük objeler, kutular, tepsiler, hediyelik eşyalar falan boyarken birden bire kendimizi daha büyük şeyler yapma sevdasında bulduk. Mesela eski mobilyaların yenilenmesi… Bir sürü arkadaşımızın mobilyalarını yeniledik. Eski tip sehpalarını zımparaladık, boyadık, yeni yeni şekiller verdik. Onlar çok sevildi. Sonra köyleri dolaştık. Eski köy kahvelerindeki eski Susurluk sandalyesi tabir edilen tahta sandalyeleri bulduk. Birçoğunu yakmışlar ama bir kısmını kurtardık. Tabureler bulduk, köylerde düğünlerde kullanılan. Ören’den kalktık, Kozyaka denilen bir köye gittik. Oralardan tabureler aldık. Eski tabureler. Onları tamir ettik, boyadık, yeniden kullanıma sunduk. Eski masaları aynı şekilde yeniledik.
Bu arada yeni bir işyeri açan bir arkadaşımıza hediye olarak bir tabela yaptık. Onu gören renkli, resimli, eğlenceli tabela istemeye başladı. Onları da yaptık. Daha önce ben, atölye kurulmadan önce bazı arkadaşlarımın ricasıyla işyerlerinin duvarına resim çizer, amblem yapar, yazılar yazardım. Bu şimdi diğer arkadaşlarıma da bulaştı. Kendimizi son zamanlarda biraz tabelacı gibi bulduk. Yani şöyle bir düşünürsek, börekçi bir arkadaşımızın işyeri ile başladı, ardından restoran açan bir arkadaşımıza tabela yaptık. Sonra bir bar, bir apart, bir cafe derken bir çok işe imza attık. Arkadaşlarımızın işyerlerinde düz bir sandalye gördüğümüzde dayanamayıp, “Arkadaşlar, biz bu sizin sandalyelerinizi cici bici boyasak ya,” diye öneride bulunuyoruz. Hatta boya merakımız öyle bir hal aldı ki boya kutularını elimize alıp, belediyenin banklarını boyamak istiyoruz. Bilmiyorum, Park ve Bahçeler Müdürlüğü bize ne der ama hoş olur diye düşünüyoruz.
Onun dışında burada yazlık sahibi bazı kişilerin, atölyemize gelip gördüklerinde, bizden bazı talepleri oldu. Mesela evimde şöyle bir dolap var ya da duvarım var, duvarıma şöyle bir resim istiyorum. Evimdeki dolapları şöyle şöyle yapabilir misiniz? Geçen gün yine hiç tanımadığımız bir hanım arkadaş geldi, sergi alanındaki işleri görüp, “Ne olur gelin, benim evimdeki dolapları boyayın lütfen,” diye bir talebi oldu. Bu tarz şeyler de geliyor. Onları da yapıyoruz. Sezon bitiminde birkaç kişinin evinde böyle bir çalışmaya gireceğiz.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Bugüne kadar bizden desteklerini esirgemeyen arkadaşlarımıza tekrar teşekkür ediyoruz. Başta Belediye Başkanımız Muhammet Tokat olmak üzere, Belediye Başkan Yardımcıları Zeynep Çınar ve Faik Karagöz’e ve Meclis Üyemiz Mehmet Yılmaz’a çok çok teşekkür ediyoruz. Orada emeği geçen tüm herkese çok teşekkür ediyoruz; belediye çalışanları, işçilere, Park ve Bahçeler’deki arkadaşlara kapımızın önünü çiçeklerle donattılar, bize çok imkânlar sundular. Hepsine çok teşekkür ediyoruz. Biz de onlar adına bu atölyeyi sürdürmeyi ve gelecek insanlara devretmeyi planlıyoruz.
Atölye Keramos’u yakından tanıyalım.
Ayşe Güzide Çereren
Ben emekli ilkokul öğretmeniyim. 20 yıl oldu emekli olalı. Ören daha önce de gelip gittiğim bir yerdi. Tam 30 yıldır tüm yaz tatillerimi Ören’de geçirdim. 20 yıldır da yaz kış tüm sene Ören’de yaşıyorum. Çok memnunum hayatımdan. Bir de böyle bir işin içine girmiş olmak daha da güzel.
Arkadaşlarım da öyle. Daha sonra gelip Ören’e yerleşmiş insanlar. Ben 70 yaşına geldim. 70 yaşımda bu kadar hareketli olacağımı düşünmüyordum. Onu bırak ben bu kadar çalışmayı düşünmüyordum. 20 yıl önce emekli oldum ama atölye açıldığından beri haftanın 6 günü atölyedeyiz. Yani işe gider gibi bütün arkadaşlar sabah 10’dan, akşam 5’e kadar kesin oradayız. Bazen 6’yı 7’yi buluyor çalışmalarımız. Bazen sabah ezanıyla kalkıp giden arkadaşlarımız da var. Boyamaya meraklı arkadaşlarımız, boya yaparken kendini unutan arkadaşlarımız var. Birbirimizden çok değişik insanlarız. Geldiğimiz yerler açısından, yaşlarımız açısından çok çok farklı insanlarız. Fakat bir arada oldukça güzel işler çıkartıyoruz. Yani severek yapılan işler olunca zevk alıyoruz.
N. Gönül Nahçivani
Buraya yerleşme şeklimiz şöyle oldu. 10 sene kadar önce eşim televizyonda bir program Ören’i görüyor, çok beğeniyor. Hadi tatil için oraya gidelim, değişiklik olsun diyor. Çok beğenip iki, üç sene üst üste geldik buraya. 6 senedir de yaz kış Ören’deyiz. Fakat bunun son 2 senesi daha bir zevkli geçiyor. Neden derseniz, çünkü rölyef kursunda arkadaşlarımla tanıştım. Aşye Abla’ya dedim ki “Ayşe Ablacım ben de katılayım mı size.” Sağ olsun o da kabul etti. Hep beraber 6 kişi, bu işlerle uğraşıyoruz. Ama ben çok severek yapıyorum. Sabah ezanıyla gelen arkadaş benim. Daha olmuyor, eve taşıyorum, evde yapıyorum. Çok zevk alıyorum. Bir şeylere hayat vermek, bir şeyle uğraşmak… Boş durmayı sevmiyorum. Her halde öteki arkadaşlarım da böyle olduğu için kafalarımız uyuyor. En çok taş boyamayı seviyorum. Rölyef yapmayı, tahta boyamayı da seviyorum ama taşın ayrı bir yeri var. Çocukların seveceği türde taşlar yapıyorum. Ayşe Abla’dan değişik boyama tekniklerini öğrenip, ilerletmeye çalıştım. Ben hayatımdan çok memnunum. Çünkü bunlarla uğraşırken kendimden geçiyorum.
Hatice Moralı
Biz de 2000 yılında Ören’e eşimin işi nedeniyle geldik ve Ören’e âşık olduk. Çok beğendik. Ölünceye kadar Ören’de kalmayı düşünüyoruz. Çok güzel günler geçiriyoruz burada. Özellikle demin arkadaşımın bahsettiği gibi son 3 yılda benim için de değişiklikler oldu. Hayatımda da değişiklikler oldu. Çok boşa zaman geçiriyordum. Boş boş şeylerle uğraşıyordum. Ama bu ahşap işine girince her şey değişti. Çok güzel şeyler ürettiğimize inanıyorum. Ayşe Abla’nın bahsettiği iş yaparken kendinden geçen kişi benim. Hiçbir şeyi duymam, görmem. Yaptığım işi çok seviyorum. Daha da güzel şeyler üreteceğime inanıyorum. Kendime güveniyorum o konuda. Ben çok ince işler peşinde koştuğum, çok detaycı olduğum için diğer arkadaşlara göre elimdeki işi daha uzun sürede tamamlıyorum.
Aşye Hanım Hatice Hanım hakkında şöyle bir ek yapıyor: Hatice işten önce de düşünür, planlama yapar; Şu taşın rengini şöyle mi yapsam, burasını böyle mi yapsam diye. Sonra bizim fikirlerimizi de alır. Ondan sonra üretime geçer. Süreç uzun sürüyor ama çok güzel işler çıkarıyor. Atölyedeki en detaylı işler Hatice’nin işleridir. Özellikle taş ve ahşabı birlikte kullandığı kaktüsleri var. Süperler.
Çiğdem Durgun
Ben de 1999 yılından bu yana Ören’deyim. Evlenince, eşim burada çalışıyordu öyle geldim. Ben de işe başladım burada. Hala yarım gün çalışıyorum. Arta kalan zamanlarımda öğleden sonralarımı atölyede değerlendiriyorum. Çok zevkli, çok memnunum. Üç yıldır birlikte çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Anlatmakla anlaşılabilecek bir şey değil. Yaparak görmek gerek. Ben atölyedeki her türlü işi severek yapıyorum. Mutluyum yani.
Çiler Açık
Ben Ören’e geldiğimde 19 yaşımdaydım. Ören küçük bir kasaba... Çarşı yok, pazar yok... Küçücük bir çocukla geldim ama iyi ki gelmişim. İyi ki buradayım. İyi ki bu işi yapıyoruz. İyi ki bu arkadaşlarım var. Yaptığımız işlere zaman yetmiyor artık. Zamanımız daha da çok olsa, biz ha bire boyasak, bir şeyler üretsek diye düşünüyoruz. Yani renklerde, desenlerde boğuluyoruz. Ama çok zevkli bir şey. Üretmek için araştırmalar da yapıyoruz. Mesela boyama teknikleri, desenler… Bulduklarımı gelir hemen arkadaşlarımla paylaşırım. Bazen de hiç kimseye sormadan deneme yaptıklarım da olur. Başlarım işe ve hemen bitsin isterim. Elim çabuktur. Hiç oturduğum yerde oturmam. Satılan ürünlerin hemen yerine yenisini yapmaya çalışıyoruz. Her seferinde hedefimiz daha yüksek oluyor. Daha iyisini yapmaya çalışıyoruz. Çalışma mekânımızda çok güzel. Atölye aynı zamanda bir sergi yeri. Gelenler hayran kalıyor. Burası renk cümbüşü diye…
Neşe Ün
Kim derdi ki 20 yıllık profesyonel satış yöneticiliğinden, İstanbul’un keşmekeşinden, karmaşasından kop gel, buralarda böyle boya işlerinin içine bulaş. Çok keyifli bir ortamımız var. Şükrediyorum ki böyle güzel arkadaşlarım var ve böyle güzel bir yaşam alanı yakalayabildiğim için. Ben de herkes gibi bir şeyler boyamayı seviyorum. İstanbul’dan geldim 3 yıl önce yerleştim Ören’e. Daha önce yazlıkçıydım. Ablamın bir yazlık evi olduğu için yazları gelir giderdim ama 3 yıldır da fiilen yaz kış yaşıyorum. Ören deyip geçmemek lazım. Canınız sıkıldı mı bir Bodrum, canınız sıkıldı mı bir Milas yapıp, gününüzü değerlendirebileceğiniz kadar merkezi bir yer aslında Ören. Biz eminim ki ilerde daha canımızın sıkılmayacağı hale getirecek projelere imza atmış olacağız diye düşünüyorum. Ama şu ana kadar da 3 yıldır yaşıyorum, 2 yıldır şimdi beraber çalıştığım arkadaşlarımla projeleri yürütüyoruz. 2 yılda o kadar yol aldık ve öyle yerlere geldik ki 2 yıl sonraki kendimizi nerede göreceğimizi hayal dahi edemiyorum.
En büyük hedefimiz bir seramik fırını sahibi olmak. Kendi üretimimizi kendimiz yapmak, boyadıklarımızı fırınlamak. Boyamaktan öte seramik çalışmaları yapmayı çok arzu ediyoruz. Sadece tahtaya boya atmakla bitmiyor. Bunlar basit şeyler bizim için. Kolay geliyor. Ama bu sene bir resim hocasının bize resim dersi açmasını Halk Eğitim aracılığıyla talep edeceğiz. Gölgelendirmeler, resmin temel sanatla ilgili öğrenilmesi gereken şeyleri öğrenmeyi hedefliyoruz. Sonrasında tabii çini kursumuz devam eder. Herhalde deri kesmeye de devam ederiz gibi geliyor. Çünkü deri çanta yapmaya ben kendi adıma doyamadım. Üç dört tane imâl ettik. Tam yeni bir şey öğrenirken kursun dönemi bitti. Öğrendiklerimiz içimizde kaldı.
Üretken olmak çok keyifli her şeyden önce… Hani ev hanımları ellerine örgülerini alırlar, birbirlerine çaya giderler. Biz de çayımızı atölyemizde içip, örgü örmek yerine elimize fırçalarımızı alıyoruz. Bunun verdiği keyif herhangi bir psikologla sohbet etmenin verdiği keyiften daha fazla olduğu gibi, üstelik bedava. Sonra bir de bunları yazın satma şansımız oluşmaya başlayınca daha iyi oldu. En azından geçirdiğimiz vaktin değil ama harcadığımız malzemenin parasını karşılamaya çalışıyoruz. Harcadığımız vakti paraya çevirmek mümkün değil. Bunu parayla ölçemezsiniz zaten. Aldığımız para da otomatik olarak, yeni yatırımlara, yeni bir takım heveslere gidecektir eminim. Yeni bir şeyler yapmak için çalışacağız, çalışacağız, çalışacağız.